COVID-19 pandemisi tüm dünyayı etkisi altına aldı. Tüm dünya ile birlikte hayatlarımızın yeniden şekillenmesine şahitlik ettik, rutinimiz değişti, normal kelimesinin yanına eski ve yeni gibi kelimeler ekledik. Her şeye rağmen umut var elbette. Çünkü biliyoruz ki gecesini gündüzüne katan sağlık çalışanları var, laboratuvarlarda aşı ve ilaç geliştirmek için dur durak bilmeden çalışan bilim insanları var.
Pandemi bizlere pek çok şey öğretti. Sağlığın değerini, bilimin ışığında yol yürümenin önemini bir kez daha kavradık. Biz sağlık çalışanları, salgının ilk gününden bu yana canla başla çalıştık. Yeri geldi günlerce ailemizi görmedik, aylarca sevdiklerimizden uzakta kaldık, ama ne olursa olsun halk sağlığına katkı sunmak adına çalışmaya devam ettik. Bunları siz de biliyorsunuz, belki de bizleri alkışlayanlar arasında siz de vardınız.
Sağlık çalışanları olarak sadece salgınla mücadele etmiyoruz. Cehalet, bilim düşmanlığı, aşı karşıtlığı/kararsızlığı gibi içinde bulunduğumuz yüzyılda konuşulması dahi abes olan konularla da mücadele ediyoruz. COVID-19'un hayatımıza girmesiyle birlikte çok anlaşılır bir şekilde herkes daha sağlıklı olmanın, kendini koruma altına almanın yollarını aramaya başladı. Bu yollardan birisi de doğal organik ve zararsız olduğu iddiasıyla sunulan bitkisel ürünler, vitaminler, mineraller ve gıda takviyeleridir. Pek tabii ki, insanların sağlığını korumak adına arayışa girmesinden daha doğal bir şey olamaz; fakat bunu istismar etmek ya da reklam ve pazarlama tekniği ile aşırı ve bilinçsiz tüketimine sebebiyet vermek geri dönüşü olmayan sağlık sorunlarına hatta ölümlere neden olabilmektedir. Nitekim ülkemizde bu tarz ürünlerin yanlış kullanımı sonrası medyaya da yansıyan ciddi sağlık sorunları hatta ölümler meydana gelmiştir.
Sağlık çalışanları pandemiyle mücadele ederken aynı zamanda yanlış bilgiyle de mücadele ediyor. Sağlığın tam anlamıyla korunması için koruyucu sağlık hizmetlerinin yanı sıra insanların sağlık okuryazarlığı seviyesinin de yükseltilmesi için çabalara ihtiyaç vardır. Sağlık Bakanlığı tarafından 2018 yılında yapılan “Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Düzeyi ve İlişkili Faktörleri Araştırması”na göre Türkiye'de yaklaşık olarak her 10 kişiden 7'sinin sağlık okuryazarlığı düzeyi düşük. Sağlık okuryazarlığı konusunda bu ve buna benzer araştırmaların gerçekliği önümüzde duruyorken içindeki etken madde dolayısıyla ilaç olan bu ürünlerin reklamlarının halk sağlığına zarar verecek olmasını da düşünmeden edemiyoruz.
Sağlık meslek örgütü ve eczacıların temsilcisi olan Türk Eczacıları Birliği olarak sizlerden bilinçsiz tüketimin ve halk sağlığını riskinin ortadan kaldırılması adına bu tarz ürünlerin reklamlarında yer almamanızı rica ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ